Ramazan ayı bittiği için değil, günahlarımız affolduğu için, büyük sevap ve nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz.
Onbir ayın sultanı olan Ramazan ayını bir ganimet bilip, bu fırsatı iyi değerlendirmeye çalıştık. Güzel vatanımıza, asil milletimize elimizden geldiği kadar hizmet etmeye gayret ettik. Milletimizin birliği, vatanımızın dirliği, İslâm âleminin huzur ve sükunu ve bütün insanlığın da hidayeti için duâlar ettik.
Ramazan kelimesi yanmak demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tevbe eden Müslümanların günahları yanar, yok olur. Bundan dolayı da Müslümanlar bayram yaparlar. Her yıl, Ramazan ayında Müslümanların günahları af edildiği için sevinirler.
Bayramların cemiyet hayatımızda çok özel bir yeri vardır. Çocuklar, gençler, olgunlar ve yaşlılar grup grup câmilere doluşurlar, büyük bir huşû içerisinde namazlarını edâ ederler. Bayram namazından sonra bütün Müslümanlar birbirlerinin bayramlarını tebrik ederler, daha sonra aile büyükleri, eş-dost, akraba ve komşuları ziyaret ederek, büyüklerin ellerini öpüp duâlarını alırlar. Bayramlar sevgi ve saygının artmasına vesile olur. Bayramlarımızdaki güzel âdetlerimizden biri de, yetimler, fakirler, garipler ve çocukların sevindirilmesi, yardıma muhtaç kimselere yardım ellerinin uzatılması, ictimâi yardımlaşma ve dayanışmanın tezahür etmesidir.
Dini bayramlar, milletimizin birlik ve beraberliğine ve dargınların, küskünlerin barışmasına vesile olduğu gibi, ölülerimizin bile sevinmelerine sebep olmaktadır. Çünkü kabirler ziyaret edilmekte, ruhlarına Fâtiha, diğer sûre ve duâlar gönderilmektedir. Bütün dünyada din ve diyânetlerini, ırz ve namuslarını, vatan ve memleketlerini, can ve mallarını müdafaa ederken şehit düşen, bayrama yetişemeyen Müslümanlar da unutulmamakta, onlar için de Kur’ân-ı kerîm okunup ruhlarına gönderilmektedir.
Allahü teâlâ, necip milletimizin ve bütün Müslümanların sıhhat ve afiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmasını nasip buyursun.
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için câmilerde toplanınca, Allahü teâlâ, meleklere; “İşini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir?” diye sorar. Melekler de; “Ücretini vermektir.” derler. Allahü teâlâ da; “Siz şahit olun ki, Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm.” buyurur.)
Peygamber efendimiz; “Ramazanın son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder.” buyurunca, Eshâb-ı kirâm; (Yâ Resûlallah, o gün Kadir Gecesi mi?) diye suâl etti. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
“Bilmez misiniz ki; iş yapana, işi bitirince ücreti verilir.”
Bu mükâfatları bilen bir Müslüman nasıl sevinmez ve bayram etmez ki? Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir.
Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ, Ramazanda dört sınıf insan hariç, herkesin günahlarını affeder. Bunlar; içki içmeye devam eden, ana-babasına âsi olan, sıla-i rahmi terkeden, mümin olmaktan ümidini kesendir.” buyuruldu. Eğer bunlar tevbe ederse, Allahü teâlâ günahlarını affeder...