*********
Hazret-i Talhâ, ticaret maksadıyla seyahatler yapıyordu. Muhammed aleyhisselâmın peygamberliğinden önce Basra’ya gitmişti. O sırada panayırda bir rahip pazar halkına hitap ediyordu. Bir ara sordu:
- İçinizde Mekkeli bir kimse var mı?
Talhâ hazretleri hemen cevap verdi:
- Evet, ben Mekkeliyim!
- Ahmed zuhur etti mi?
- Ahmed kim?
- Abdullah bin Abdülmuttalib’in oğludur. Orası onun zuhur edeceği şehirdir. O, peygamberlerin sonuncusudur.
Bu sözler, Hazret-i Talhâ’nın kalbine işledi. Oradan ayrılıp Mekke’ye geldi ve hemen sordu:
- Ben yokken buralarda birşeyler oldu mu?
- Evet oldu. Abdullah’ın oğlu Muhammed, nebilik iddiasıyla meydana çıktı. Ebû Bekir de ona uydu.
Hazret-i Talhâ duyduğu haberin sevinciyle doğru Hazret-i Ebû Bekir’in huzuruna varıp sordu:
- Yâ Ebâ Bekir! Duyduklarım doğru mu?
- Evet, yâ Talhâ! Duydukların doğrudur!..
- Onun hakkında ne düşünüyorsun, ne biliyorsun?
- O, Allahın son Resûlüdür ve âlemlere rahmet olarak gönde-rilmiştir. Herkesi, bir olan Allahın dinine davet ediyor. Ben onun davetini kabul ettim.
- Öyle ise beni ona götür!
Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Talhâ’yı Resûlullahın huzuruna götürdü. Hazret-i Talhâ, Resûlullahın huzurunda; “Şehâdet ede-rim ki, Allahtan başka ilâh yok ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Resûlüdür!..” diyerek iman etti. Ve böylece Aşere-i mübeşşereden (Cennetle müjdelenenlerden) oldu.
BU YAZIYI ALLAH RIZASI İÇİN ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞIN, ONLARINDA İSTİFADE ETMESİNE VESİLE OLUN.