Siteyi tavsiye et Ana sayfam yap Favorilere ekle

28 Kasım 2013 Perşembe

HZ. ÖMER (R.A.) VE NİL

Nil nehri taşarak faydalı olur ve belli zamanlarda taşardı. Hz. Ömer’in (radıyallâhu anh) halifeliği devrinde Hicretin 21. senesinde Hz. Amrübnü'l-Âs’ın Mısır’ı fethettiği sene Nil nehri âdeti üzere taşmadı. Mısır halkı,

“Yâ Amr eskiden beri âdetimiz odur ki, Nil taşmadan bir gün evvel her sene bir kızı yakût ve cevherlerle süsleyip, kilolarca şeker, zahîre ve binlerce ekmek ve peksimet ile birlikte Nil’e bırakırız. Ertesi gün veya o gün Nil taşmağa başlar”, dediler. Hz. Amrübnü'l-Âs:

“Hâşâ, Nil'in taşması için kız atmak ve Allâh’ın bu kadar nimetlerini isrâf etmek dînimizde yoktur.” diye cevap verdi.

Kırk gün geçti Nil taşmadı. Mısır içinde insanların arasında dedikodu oldu. Bazıları da erzakları sakladı, Mısır’da kıtlığa sebep oldu. Mısır’da halk perişan olmuş ve nice kimseler hicret edip gitmişlerdi.

Amr hazretleri Hazret-i Ömer’e Mısırlıların yaptıklarını tafsîlatıyla yazıp gönderdi. Hazret-i Ömer Amrübnü’l-Âs'a, “Nil’e kız atma batıl âdetini kaldırman iyi oldu” diye cevap yazdı. Ayrıca Nil’e atması için bir mektup gönderdi:

“Besmele’den sonra: Ey Nil, eğer kendi kuvvet ve kudretinle akıyorsan sana ihtiyacımız yoktur. Allâh’ın emri ve kudreti ile akıyorsan yükselerek ak.”


Devamını Oku

27 Kasım 2013 Çarşamba

İmâm Ca’fer-İ Sâdık Hazretlerinin Oğlu Mûsâ Kâzım’a Nasîhatleri

“Oğlum! Kim kendisine verilen rızka razı olursa zengin olur.

Gözü başkasının malında olan kimse fakir olarak ölür.

Kendi kusurlarını küçük gören kimse başkasının kusurlarını büyük görür.

Başkasının kusurlarını küçük gören kimse, kendi kusurlarını büyük görmüş olur.

Oğlum! Başkasının kusurlarını ortaya çıkaranın, evindeki gizli şeyleri ortaya çıkar.

Düşmanlık kılıcını çeken onunla öldürülür.

Kim kardeşi için kuyu kazarsa, o kuyuya kendisi düşer.

Ahmaklarla beraber olan hakir olur, âlimlerle beraber olan vakarlı olur......


Devamını Oku

26 Kasım 2013 Salı

BİR ANANIN KIZINA ÖLMEZ NASİHATI

Rabîa kabilesinden Ümâme binti’l-Hâris, kızı Ünâs'ı evlendirdiğinde ona şöyle nasihat etmiştir:
“Bak yavrum, bir kimseye nasihat ve tavsiye, eğer o kimsenin edeb ve terbiyesine, asıl haysiyetine dayanılarak terkedilmek gerekseydi benim de şimdi sana tavsiyelerde bulunmama ihtiyaç olmazdı.

Nasîhat ve tavsiye, bilene hatırlatmak, bilmeyene anlatmaktır ve herkes için faydalıdır.

• Kızım, eğer bir kız, ana-babasının servet ve zenginliğinden dolayı kocaya muhtaç olmasaydı herkesten çok sen muhtaç olmazdın. Ey kızım, sen ana-babanın evinden, büyüdüğün yuvadan çıkıp, bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın evine gidiyorsun.
• Şimdi onun rızasını gözetip hizmetçisi gibi kendisine itaat et ki o da sana kul köle olsun; yani seni sevip hoşnut olman için gerekeni yapsın. Şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları unutma ve gereğince hareket et ki kocanla güzel geçinmeye muvaffak olasın:
Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse; onu gönülden kabul etmelisin.
Emrettiği şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri yapmamalı, sözünü dinleyip kendisine itaat etmelisin.
Evini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.
Görüntüsü veya kokusu hoş olmayan şeylerden kaçınmalısın.
Uyuyacağı ve yemek yiyeceği vakitleri takip etmelisin. Yani bunları hangi vakit ve saatte yapmayı alışkanlık hâline getirmişse, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazır etmelisin.  Zira açlık insanı ateşlendirir, uykusuzluk da öfkelendirir.
Kocanın malını israf ve telef olmaktan korumalısın.
Kocanın itibârını gözetip akrabalarına değer vermelisin.
Hiçbir şeyde ona isyan ve muhalefet etmemelisin.
Sırrını kimseye ifşa etmemelisin.
Kızım, kocan kederli iken sevinçli olmaktan, ferah ve neşeli iken de kederli olmaktan sakın.
Devamını Oku

MÜBAREK AĞAÇ: ZEYTİN

Zeytin, sıcak ülkelerde yetişen, uzun ömürlü bir ağacın meyvesidir. Gıda değeri yüksektir. Taze iken rengi yeşil olup sonradan kahverengi veya siyaha dönen yağlı bir meyvedir.

Zeytin, Cenâb-ı Hakk’ın Kurân-ı Kerîm’de zikrettiği ve esrârına yemin ettiği mübârek bir meyvedir. Hadîs-i şerîflerde de zikredilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen;
“Ve bir de ağaç yarattık ki, Tûr-i Sinâ’dan çıkar; hem yağ bitirir, hem yiyeceklerine bir katık.” (Mü’minûn Sûresi, âyet 20) buyuruldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
“Zeytinyağını ekmeğe katık ediniz ve onunla yağlanınız. Zirâ o, mübârek bir ağaçtandır.” buyurdular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, zâtülcenp (akciğer zarı iltihabı) hastalığının tedâvisi için de zeytinyağını tavsiye etmiştir.

Zeytinyağı; hem gıda, hem ilaç ve hem de aydınlatmada kullanılmıştır. Tedâvi için ağızdan alınır veya merhem gibi hâricen kullanılır.

Zeytinyağının sürülüp ovulması vücuttaki sertliklere faydalıdır. Çiğ olarak alınması basur hastalığına faydalıdır, karın ağrılarını dindirir ve karnı yumuşatır, bağırsak kurtlarını düşürür. Katı ve sıvı yağlar arasında hazmı en kolaydır. Kalp ve damar hastalıklarına iyi gelir. Midenin ülsere karşı korunması, kemiklerin güçlenmesi, hücrelerin yenilenmesi gibi birçok faydası vardır.

Zeytindeki “tanen” maddesi mikrop öldürücü olduğundan, basit yaraların ve hafif yanıkların tedâvisinde kullanılır.

Zeytindeki E vitamini, insan vücudunu yaşlanmaya karşı korumaktadır.

Bütün bu faydalarından dolayı, “Zeytinyağı fakirlerin tedâvi oldukları bir ilaçtır.” denilmiştir.  
Devamını Oku

Hanımlarınızla Güzel Geçinin

Erkek, yediği yemekten hanımına da yedirmeli, giydiğinden ona da giydirmelir. Onu terk etmemeli, onu dövmemeli, Allâhü Teâlâ kendisine çok rızık verdiği zaman, hanımının nafakasını bol vermelidir. Resûlullah’ın (s.a.v.) tavsiyesine uyarak, hanımı ile iyi geçinip, kadınları yumuşaklıkla idare etmelidir.

Büyük zatlardan biri, hanımının kötü ahlâk ve huylarına sabrederdi. Sebebi sorulduğunda, ‘Onu bırakırsam, eziyetine sabredemeyen birisi ile evlenmesinden korkuyorum,’ derdi.

Erkek, hanımına değil kendine sû-i zan edip: ‘Ben iyi olsaydım, bu kadın da iyi olurdu’ demelidir. Hanımının iyiliğini ve iffetini, Allâhü Teâlâ’nın şükrü ödenemeyen bir nimeti olarak görür. Hanımı kötü davranışlarda bulunsa da, en çok sevdiği kişinin o olduğunu hissettirecek şekilde davranır.

Hanımı fahiş bir günah işlemedikçe, bazı kusurlarını görmezlikten gelir. İnsanlar arasında onun kusurlarını yüzüne vurmaz. Onunla hep iyi geçinir. Onunla günah olmayan oyunlar oynar ve şakalar yapar.

Resûlullah (s.a.v.) hanımları ile çok iyi geçinir, onlara güzel şakalar yapardı. Peygamberimiz (s.a.v.) bu hususta herkesten ileride idi. Erkeğin hanımı ile oynaması, dinde yasak edilen, batıl, boş oyun ve eğlencelerden değildir. Bilakis bu, haktır ve dinin emridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hanımı Âişe (r.anhâ) validemiz ile yarıştılar. İlkinde Hz. Aişe onu geçmişti. Başka bir zaman tekrar yarış yaptılar. Bu defa Resûlullah (s.a.v.) Âişe’yi (r. anhâ) geçti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) “Ey Âişe! Bu daha önceki yarışın karşılığıdır.” buyurdu.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)
Devamını Oku

Osman Gazi’den Oğlu Orhan Gazi’ye Nasihatler

Ey oğul, dinî vazifelere gösterdiğin ihtimam ve dikkati diğer işlerinin önünde tutmaya devam et. Zira dinin farzlarına dikkat, dinin ve devletin düzgün olmasına sebeptir.

Dininde gayreti olmayan veya dinsizliğe ve itikatsızlığa meyleden, büyük günahlardan kaçınmayıp sefâhete ve israfa dalan şahısları devlet işlerinde istihdam etme. Zira Cenâb-ı Hakk’tan korkmayan, kullarından hiç korkmaz. Büyük günah işleyende sadakat olsa, ümmeti olduğu peygamberinin sünnetine uyar.

Zulümden ve bid‘atten son derece sakın. Seni zulüm ve bid‘ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü onlar senin zevâline çalışanlardır.

Haksız yere hiçbir kimseye lâyık olmadığı muamelede bulunma, kin ve garazdan uzak dur, doğru yoldan ayrılma.

Cihâdı aslâ terk etme.

Sadakatle Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için ömrünü harcayan devlet adamlarının
Devamını Oku

21 Kasım 2013 Perşembe

EN ÇOK HADİS RİVÂYET EDEN SAHÂBÎ EBÛ HÜREYRE (R.A.)

Ebû Hüreyre (r.a.) Hayberin fethi gecelerinden birisinde Yemen’den gelmiş ve Müslüman olmuştur. Medîne’ye gelince Ashab-ı suffe arasında bulunmuştur. Fakirlik ve ihtiyacın, hatta ölüm derecesine gelen açlığın bütün şiddetine tahammül ederek Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzûru saâdetinden bir an bile ayrılmadığı için ilmi çoktu. Doğrudan Resûl-i Ekrem’den rivâyetlerinden  başka Ebû Bekir, Ömer, Übeyy ibn-i Ka’b radıyallahu anhüm gibi sahâbenin büyüklerinden hadîs almış ve bütün bunları metîn, gâyet sağlam hâfızasıyla zabtederek rivâyet etmiştir.
Sahâbe içinde en fazla hadîs rivâyet eden Ebû Hüreyre’dir. 5374 hadîs rivâyet etmiştir.
Fırak-ı Dâlle Hz. Ebû Hüreyre’ye saldırıyorlar. Bilmiyorlar ki, ona saldırmakla dînî hükümlerin yarısına saldırmış oluyorlar. Çünkü; muhakkak âlimler dediler ki: “Dîni hükümlerde üç bin hadîs-i şerîf geldi. Yani şer’î hükümlerden üç bin adedi Resûlullah’ın sünneti (Hadîs-i şerîfleri) ile sâbit oldu. Bunların bin beş yüzü Hz. Ebû Hüreyre’nin rivâyeti ile sabit oldu. Binaenaleyh, Ebû Hüreyre hazretlerine saldırmak dînî hükümlerin yarısına saldırmaktır.” 
İmam Buhârî hazretleri buyurdular ki, Ashâb-ı Kirâm’dan ve Tabiîn’den Ebû Hüreyre’den rivâyet edenler sekiz yüzden ziyadedir. Onlardan biri Hz. İbn-i Abbas (r.anhümâ)dır. Keza ondan Hz. İbn-i Ömer (r.anhümâ) rivâyet etti. Câbir bin Abdullah ve Enes bin Mâlik de onun râvîlerindendir.

Hz. Muâviye zamanında Medîne valisi tayin olunmuştur. Kendisi bizzat dağa gider, topladığı odunları yüklenir, satar, yarısını sadaka verir, yarısı ile de geçinirdi.

Ebû Hüreyre (r.a.), son günlerinde, ölüm hastalığında bir ara ağladı. Niçin ağlıyorsun? denilince “Elbette şu dünyanız için ağlamıyorum. Yolum uzak, azığım az. Cennete de cehenneme de düşebileceğim bir yokuşun üzerindeyim. Ben hangisine götürüleceğimi de bilemiyorum. İşte bunun için ağlıyorum” diye cevap vermiştir.
Hicrî 59 senesinde vefat etti ve Cennetü’l-Bakî’e defnolundu. (Radıyallâhü anhüm)
Devamını Oku

Kıblenin Tespiti ve “Kıble Saati”

Kıble saati güneşin, bir yerin, bir şehrin kıble açısına veya belli bir açı farkına (90-180 derece gibi) denk geldiği vakittir. O vakitte güneşe bakılarak kıble tesbit edilir. 
Meselâ Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk cumhuriyetleri ile Avustralya'nın Perth Şehrinde; Namaz vakitleri cetvelinde gösterilen şehrin o günkü kıble saati vaktinde güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur. 
Kıble saatinin özellikleri:
• Kıble saati, namaz vakitleri gibi her şehir için ayrıdır ve günlük olarak değişir ve takvimlerimizde vakit cetvelinin en sonunda “Kıble S” sütün başlığı ile yer almaktadır.
• Kıble istikâmetinin tesbitinde kıble saati en pratik ve sıhhatli metottur. Çünkü; sıhhatli yön gösterebilecek teknik âletler herkesin elinde bulunamayabilir. 
• Manyetik alanda da cep telefonu vs. gibi sebeplerden dolayı kirlenmeler olmuştur. Meselâ bina içinde pusula ile yapılan ölçümün yönünü saptıran pek çok unsurla karşılaşılır. Binanın yapısında bulunan demirler, elektrik-telefon kabloları, su, kalorifer ve yangın söndürme boruları ile cep telefonları, telsiz, radyo ve televizyon dalgaları ve sâir faktörler pusulanın gerçek yönden sapmasına sebep olur. Pusula ile sıhhatli ölçüm büyük şehirlerde neredeyse imkansız hale gelmiştir. Kıble tayininde bu sapmalardan kurtulup, kesin ve hatasız tesbit için kıble saati kullanmak en uygun yoldur.
Bir yerde pratik olarak kıble tespiti:
Günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki  “kıble saati” vaktinde, güneşe doğru dönen kimse kıbleye dönmüş olur. Aynı dakikada bulunduğu
Devamını Oku

19 Kasım 2013 Salı

ÂŞÛRÂ GÜNÜ MEYDANA GELMİŞ VE GELECEK BÂZI MÜHİM HÂDİSELER

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu’l-Leys Hazretleri’nin Tenbîhü’l-Gâfilîn kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:
1. Göklerin ve yerin yaratılması,
2. Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabul edilmesi,
3. Nûh aleyhisselâmın gemisinin karaya oturması,
4. Mûsâ aleyhisselâmın, Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun'un helâk olması,
5. İbrâhim aleyhisselâmın dünyâya gelmesi ve ateşten kurtulması,
6. Eyyûb aleyhisselâmın hastalıktan şifâ bulması,
7. Yûnus aleyhisselâmın balığın karnından kurtulması,
8. Süleyman aleyhisselâma saltanat verilmesi,
9. Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehîd edilmesi.
10. Kıyâmetin kopması da Âşûrâ günü olacaktır.
MUHARREMİN 9. VE 10. GECELERİ
Muharremin 9’uncu ve 10’uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9’uncu ve 10’uncu geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.
Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9’uncu günü akşamı, (yâni 10’uncu gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ’nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)
Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Devamını Oku

ÂŞÛRÂ GÜNÜ NELER YAPILIR?

 O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

 En az on müslümana birer selâm veya bir müslümana on defa selâm verilir.

 Fakir fukarâ sevindirilir.

 O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

 10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil’el-mîzân. Ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa'r-rızâ ve zinete'l-arş.”

 Âşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.
Namazdan sonra da 100 defa şu salevât-ı şerîfe okunur:
“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine’n-nebiyyîne ve'l-mürselîn. Salevâtü'llâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”

 Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek'âtte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra:

70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyil-azîm” denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed'in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Devamını Oku