Siteyi tavsiye et Ana sayfam yap Favorilere ekle

13 Aralık 2013 Cuma

Yılanın Aşkı

Peygamber efendimiz Medine'ye hicret ederken, Sevr Mağarası önünde Hazret-i Ebû Bekir dedi ki;
- Yâ Resûlallah! Önce siz girmeyin! Ben gireyim. İçeride zararlı bir şey varsa, bana gelsin, mübârek zatınıza bir keder, bir elem gelmesin.
               İçeri girip her yeri temizledi. Deliklere hırkasını parçalayıp kapattı. Yalnız bir delik kalmıştı. Onu da ayakları ile kapayıp Resûlullahı içeriye davet etti. Efendimiz içeri girdi ve mübârek başını Ebû Bekir'in kucağına koyup uyudu. Bir ara, Hazret-i Ebû Bekir‘in ayağını yılan soktu. Resûlullah uyanır korkusuyla sabredip, hiç hareket etmedi. Fakat, gözyaşı Resûlullahın mübârek yüzüne damlayınca Peygamberimiz uyanıp buyurdu ki: 
- Ne oldu yâ Ebâ Bekir?
- Ayağım ile kapattığım delikten bir yılan soktu. Çekersem çıkıp size zarar vereceğinden korkuyorum.
Resûlullah; “Ayağını çek!” buyurdular. Ayağını çekince heybetli bir yılan çıktı ve ona şöyle sordular:
- Ey yılan! Benim mağara arkadaşıma, sırdaşıma eziyet ediyorsun. Allahü teâlâdan hiç korkup, benden utanmıyor musun?
Yılan dile gelip şöyle yalvardı:
          “Ey Allahın Habibi! Sana yalnız insanlar değil, hayvanlar, kuşlar, yılanlar, karıncalar, hepsi âşıktır. Hatta, bu köleniz büyüklerimizden, yüksek vasıflarınızı dinlemiş, mübârek yüzünüzü görmeye âşık olmuştur. Bu mağarayı şereflendireceğinizi biliyordum. Çok zamandan beri bu sıkıntılı mağarada yolunuzu bekli-yordum. Hazret-i Ebû Bekir bu karanlık mağaraya sabahı, siz de güneşi getirdiniz. Fakat Sıddîk sizi görmeme mani olunca benden korku ve hayâ kalktı. Bu küstahlığa cesaret ettim. Özrümün kabulünü rica ederim."

Muhammed aleyhisselâm, özrünü kabul etti. Hazret-i Ebû Bekir’in yarasına mübârek tükrüğünden sürünce hemen iyi oldu.
Devamını Oku

6 Aralık 2013 Cuma

Üç Teşekkür !

Peygamber efendimiz; “Allahın sevgisini, rızasını kazanmak istiyorsanız, önce onun kullarının sevgisini, rızasını kazanın!” ve “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allaha şükretmiş olamaz.” buyuruyor. Yani, eğer birisi bize bir iyilik eder, biz de teşekkür etmezsek, Rabbimize şükretmiş olamayız. Bize gelen nimete vesile olan kişiye teşekkür etmedikçe, o nimet için yapacağımız şükrü Allahü teâlâ kabul etmez.

İlk teşekkür edeceğimiz, anne babamızdır. Çünkü dünyaya gelmemize vesile olan, her türlü meşakkate katlanıp bizi büyüten, bize dinimizi ilk öğreten onlardır. Onlara teşekkür etmek demek, gönüllerini hoş tutmak, dinimize uygun emirlerine itaat etmek, onlara eli-mizden gelen her iyiliği yapmaktır. Ana babaya karşı gelinmez. Dini-mize uygun olmayan emirleri de başka bir bahaneyle, uygun bir şe-kilde yapılmaz. Yani, yine de onların kalbi incitilmez. Anne ve babanın duâsı reddedilmez. Bunların rızasını, duâsını almayan, başkasının duâsıyla kurtulamaz. Peygamber efendimiz; “Ana babasının duâsını almayan, Allahın rızasına kavuşamaz.” buyuruyor.
İkinci teşekkür edeceğimiz, bize iş verendir, maddî rızkımıza sebep olandır. Bize iş verene de karşı gelinmez. Bize ekmek parası verene karşı gelmek uygun olmaz. Rızkı asıl veren Allahü teâlâdır. Günah işlemek ve rızkımıza vesile olana teşekkür etmemek, rızkımızın daralmasına sebep olur.

Üçüncü ve asıl teşekkür edeceğimiz, bize dinimizi öğreten hocanın hakkıdır. Bu câmi hocası demek değildir. Bu teşekkür, Ehl-i sünnet âlimlerinin, Silsile-i aliyye büyüklerinin hakkıdır. Her birinden Allahü teâlâ razı olsun! Elimizden geldiği kadar duâ ve tesbihat yaparak ruhlarına göndermek, onların gıyabında her hususta onlara teşekkür etmek zorundayız. Hazret-i Ali; “Bana bir kelime öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” buyuruyor. Bir harf, bir mesele öğretene 40 yıl köle olunursa, dinin tamamını öğretene ömür boyu köle olmak bile az gelir.
Devamını Oku

4 Aralık 2013 Çarşamba

DÜNYA SEVGİSİ BÜTÜN HATALARIN BAŞIDIR

Ebû Ümâme el-Bâhilî’den (r.a.) rivâyet olundu: “Allâhü Teâlâ Muhammed Aleyhisselâmı insan ve cinlere peygamber olarak gönderdiğinde askerleri İblîs'e gelerek:

“Allâhü Teâlâ bir peygamber gönderdi ve ona tâbi olan ümmetleri de çıktı” diye haber verdiler. İblîs:

“Onlardan dünyâyı sevenler var mıdır?” diye sorunca avanesi:

“Evet” dediler.

“Eğer onlar dünyâyı seviyorlarsa putlara tapmamaları beni mahzûn etmez. Muhakkak ben onları üç şeyle saptırırım:

Malı, helâl olmayan yollardan kazanmak,
Malı, hakkı olmayan yerlere harcamak,
Malı, hakkı olana da vermemektir” dedi. 
Devamını Oku