Dost düşman herkese iyilik yapmalı, ihsanda bulunmalı, başkalarının ihtiyaçlarını
görmelidir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Herkes, kendisine ihsân edeni sever. Bu sevgi, insanın cibilliyetinde yâni yaratılışında
mevcûttur.)
Nefsine düşkün olan, nefsinin arzûlarına kavuşmak için, yardım edenleri sever. Akıl
ve ilim sâhibi ise, medenî insan olmasına yardım edenleri sever. Kısacası, tayyibler,
iyiler, tayyibleri sever. Habîsler, şerîrler, fenâ kimseler, kötüleri severler.
Bir kimsenin sevdiklerine, arkadaşlarına bakarak, onun nasıl adam olduğu anlaşılır.
Dosta, düşmana, müslümana ve kâfire, herkese, tatlı dil ve güler yüz göstermelidir.
İnsanlara yapılacak en fâideli ihsan, en kıymetli hediyye, tatlı dil ve güler yüzdür.
İneğe tapan kâfirleri görünce, ineğin ağzına saman vererek, düşman olmalarına mâni'
olmalıdır. Kimse ile münakaşa etmemelidir. Münâkaşa, dostluğu azaltır, düşmanlığı
artırır.
Kimseye kızmamalıdır. Hadîs-i şerîfe, (Gadab etme!) buyuruldu.
Başka bir hadîs-i şerîfte, (Sadaka vermekle mal azalmaz. Allahü teâlâ, affedenleri
azîz eder. Allah rızâsı için affedini, Allahü teâlâ yükseltir. ) buyuruldu.
İnsanın yaratılışında, hayvanî rûhun arzûları bulunmaktadır. Malı, parayı sever.
Gadab, intikam, kibir sıfatları görünmeğe başlar. Bu hadîs-i şerîf, bu kötü huyların ilâcını
bildiriyor. Sadakayı, zekatı emrediyor. Affederek, gadabı, intikamı temizliyor.
Kendisine iyilik etmiyene hediyye vermek de, ihsanın en üstün derecesidir. Kötülük
edene ihsânda bulunmak, ihsanlığın en yüksek derecesidir.
Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar. Îsâ aleyhisselâm buyurdu ki:
(Diş kıranın, dişi kırılır. Burun, kulak kesenin, burnu kulağı kesilir, demiştim. Şimdi
ise, kötülük yapana karşı, kötülük yapmayınız. Sağ yanağınıza vurana, sol yanağınızı
çeviriniz, diyorum.)
İbn-ül Arabî hazretleri buyurdu ki: (Kötülük edene iyilik yapan kimse, ni'metlerin
şükrünü yapmış olur. İyilik edene kötülük yapan kimse, küfrân-ı ni'met etmiş olur.)
Adâlet, sâlihlerin en yüksek derecesidir. Affetmek, ba'zan zâlimlere karşı aczi
gösterebilir. Zulmün artmasına sebep olabilir. İntisar her zaman zulmün azalmasına, hattâ
yok olmasına sebep olur. Böyle zamanlarda, intisâr etmek, affetmekten daha, efdal, daha
sevâb olur. Resûlullah efendimiz, bir kimsenin zâlime beddua ettiğini görünce, (İntisar
eyledin!) buyurdu.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektubatında buyuruyor ki:
"Allahü teâlâ, aşırı hareketlerden korusun! Ortalama, adâlet üzere doğru yolda
bulunmak nasîb etsin! Allahü teâlânın, bir kuluna, fâideli, güzel işler yapmayı, çok
kimsenin ihtiyâçlarını sağlamasını nasjb etmesi, çok kimsenin ona sığınması, bu kul için
pek büyük bir ni'mettir! Allahü teâlâ, kullarına ıyâlim demiş, çok merhametli olduğu için,
herkesin rızkını, nafakasını kendi üzerine almıştır. Allahü teâlâ, bu ıyâlinden birkaçının
rızıkları, nafakaları için ve bunların yetişmeleri, râhat yaşamaları için bir kulunu
görevlendirirse, bu kuluna büyük ihsân etmiş olur.
Bu büyük ni'mete kavuşup da, bunun için şükretmesini bilen kimse, çok tâlihli, pek
bahtiyârdır. Bunun kıymetini bilip, şükretmek, kendi sâhibinin, Rabbinin ıyâline hizmet
etmeği saâdet ve şeref bilmek ve Rabbinin kullarını, yetiştirmekle övünmek, akıl
îcâbıdır."
Uhud gazâsında Resûlullahın mübârek yüzü yaralanıp, mübârek dişi kırılınca, Eshâb-ı
kirâm çok üzüldüler:
- Duâ et, Allahü teâlâ, cezalarını versin, dediler.
Peygamber efendimiz:
- La'net etmek için gönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahluka
merhamet etmek için gönderildim, buyurdu.
Sonra da şöyle duâ etti:
- Yâ Rabbî! Bunlara hidâyet ver. Tanımıyorlar, bilmiyorlar, buyurdu.
Fakîrlere sadaka vermeyi unutmamalıdır. Ehline ve çoluk çocuğuna ve akrabâya
verilen şeyler de, sadaka yerine geçer.
BU YAZIYI ALLAH RIZASI İÇİN ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞIN, ONLARINDA İSTİFADE ETMESİNE VESİLE OLUN.