İslam büyüklerinden Abdullah bin Mübarek hazretlerine: "Size göre değerli insanlar kimlerdir?" diye sordular. O şu cevabı verdi: "Bilgisi ile amel eden ihlâslı âlimlerdir." Yine kendisine: "Sizce kimler sultandır?" diye sordular. Onun cevabı şu oldu: "Dünyaya düşkün olmayan kimseler." Ayrıca: "Sefil olan kimlerdir?" diye sorduklarında: "İlmini, amelini ve dinini, dünya geçimi için vasıta yapanlardır." buyurdu.
Ömer bin Hâris hazretleri buyurdu ki: "Eskiden iyilik yaparlar, söylemezlerdi. Sonra yaptıkları iyilikleri söylemeye başladılar. Şimdi ise iyilik yapmadan söylüyorlar. "
Süfyan-ı Sevrî hazretlerine hadîs okutmayı niçin bıraktığı sorulduğunda şu cevabı vermiştir: "Yemin ederim ki ben, bir kimsenin Allah rızası için ilim tahsil ettiğini bilmiş olsam, onun buraya kadar gelmesi için zahmete katlanmasına lüzum bırakmadan kalkıp ayağına giderdim."
Süfyan bin Uyeyne de kendisine: "Ne olur, bize ilm-i hadîs okutunuz." diye müracaat edenlere şu karşılığı vermiştir: "Ben, ne kendimi, ne de sizi buna ehil bulmuyorum. Sizin ve benim durumuma, birinin söylediği şu söz uygun düşmektedir: "Önce tevazu sahibi olup çeşitli sıkıntılara katlanın ki, ilimde ilerliyebilesiniz."
İlimde büyük bir paye ve ihtisas sahibi olan Abdullah bin Abbas dersi bitirdikten sonra; "Dersimizin sonunu istiğar ile bağlayınız." buyururdu.
Şeddad bin Hakîm de şöyle derdi:
"Kimde şu üç haslet varsa ders versin. Yoksa bıraksın:
1- Şükretsinler diye Allah'ın nimetlerini hatırlatmak,
2- Tevbe etmeleri için kusurlarını hatırlatmak,
3- Sakınıp korunmaları için düşmanları olan şeytanı hatırlatmak."
İmam-ı Mâlik hazretlerine, "İlimde râsih olanlar kimlerdir?" diye
sorduklarında şu cevabı verdi: "İlmin gereğini yaşıyanlardır! İlimden daha tatlı bir şey yoktur. İlim sahibi, hükümdarlara da hükmedebilir."
kaynak:Mehmet Oruç/Türkiye Gazetesi
BU YAZIYI ALLAH RIZASI İÇİN ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞIN, ONLARINDA İSTİFADE ETMESİNE VESİLE OLUN.